KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU Kişisel Verilerin Korunması Kişisel Verilerin Korunması 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) uyarınca, gerçek bir kişinin kimliğini belirli ya da belirlenebilir bir hale getirmeye yarayan her türlü bilgi kişisel veri kapsamındadır. İKADAV (İKADAV) nezdindeki kişisel verileriniz aşağıda açıklanan işlenme amaçları, hukuki nedenleri, toplanma yöntemleri, kimlere ve hangi amaçlarla aktarılabileceği ve gerek bunlara bağlı gerekse bunlardan bağımsız olarak KVKK kapsamında size tanınan haklara ilişkin olarak sizleri bilgilendirmek istiyoruz. 1. Kişisel verilerin toplanmasına ilişkin yöntemler ve Hukuki Sebebi İKADAV tarafından veri sorumlusu sıfatı ile internet sitesi, mobil uygulamalar, çağrı merkezi, restoranlar, sosyal medya mecraları, doğrudan veya yetkilendirilmiş iletişim kanalları ve fiziki kanallar gibi farklı kanallarda icra edilen üretim ve tadilat süreçlerindeki yöntemlerle; bu kanalları kullanarak sizlere kaliteli hizmetlerimizi sunmak ve bu çerçevede iş ve ticari faaliyetlerimizi yürütmek noktasında uygulama imkanı bulan ilgili mevzuat, sözleşme, talep, ticari teamül ve dürüstlük kurallarına uygun olarak ortaya çıkan ve icra edilen sözlü, yazılı ya da elektronik yöntemlerle kişisel verileriniz toplanmaktadır. Bu kapsamda kişisel verileriniz, İKADAV veya İKADAV adına veri işleyen gerçek ya da tüzel kişiler tarafından, sayılanlarla sınırlı olmamak üzere, yazılı veya elektronik olarak, aşağıda belirtilen yöntemlerle toplanabilir; Elektronik ya da fiziki olarak doldurduğunuz üyelik / anket formu, İnternet sitelerimize üyelik veya giriş sırasında üye girişi yapmanızı sağlayan sosyal ağlar İnternet sitelerimiz veya üçüncü kişilere ait internet sitelerinde yer alan, bizimle iletişime geçmek üzere doldurduğunuz iletişim formları, Çevirim içi alışveriş uygulamaları, sizi tanımak için kullanılan çerezler (cookies), mobil uygulamalarımız, Şirketimiz ile imzalamış olduğunuz muhtelif sözleşmeler ile şirketimize göndermiş olduğunuz her türlü elektronik postalar, talepler, iş emirleri, faks ve mektuplar, Şirketimiz adına veri işleyen yahut üyelik programı sürecinin herhangi bir safhasında şirketimize destek veren üçüncü kişi firma(lar), Çalışanlarımız, dijital pazarlama ve çağrı merkezi dâhil olmak üzere müşteri hizmetleri kanallarımız, Sosyal medya kanalları, Google vb. arama motorlarının kullanımı, Üyelik sözleşmeleri ve sair diğer sözleşmeler, kampanyalar, başvurular, formlar, teklifler, Franchise’larımız ve diğer satış ağı. Yukarıda anılan yöntemler uyarınca kişisel verileriniz, tarafınızla sözleşme kurulması durumunda sözleşmenin kurulması ve devamında sözleşmenin ifası amacıyla gerekli olan verileriniz KVKK m.5/2(c) bendinde yer alan “Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması” istisnasına dayalı olarak açık rızanız olmaksızın yalnızca işbu aydınlatma metninde dayalı olarak işlenecektir. Tarafınızla İKADAV arasında sözleşmenin kurulması veya ifası amacıyla gerekli olan kişisel verilerinizin haricindeki tüm kişisel verileriniz ise işbu metni okumanızı müteakip açık rıza vermeniz halinde açık rızanıza dayalı olarak işlenecektir. Tarafınızla sözleşme kurulması sırasında veya devamında sözleşmenin ifası için gerekli olan kişisel verilerinizin haricindeki bu kişisel verilerinizin işlenmesine açık rıza vermeme hakkınız olduğunu, tarafınızla sözleşme kurulması veya ürün satın almanız için bu açık rızanın bir ön şart olmadığını belirtmek isteriz. 2. Kişisel verilerin işlenmesi ve işleme amaçları İKADAV olarak, yukarıda sayılan yöntemlerle toplanacak kişisel ve/veya özel nitelikli kişisel verileriniz tamamen veya kısmen elde edilebilir, kaydedilebilir, saklanabilir, depolanabilir, değiştirilebilir, güncellenebilir, periyodik olarak kontrol edilebilir, yeniden düzenlenebilir, sınıflandırılabilir, işlendikleri amaç için gerekli olan ya da ilgili kanunda öngörülen süre kadar muhafaza edilebilir, aşağıda detaylı olarak belirtilen 3.kişilerle paylaşılabilir/devredilebilir, kanuni ya da hizmete bağlı fiili gereklilikler halinde yurtdışına aktarılabilir. İKADAV müşterilerinin markalarımızın hizmetlerinden faydalanabilmesi ticari ve pazarlama stratejilerimizi belirlemek, geliştirmek amacı ile kampanyalarımız hakkında sizleri bilgilendirmek, öneri ve şikayetlerinizi kayıt altına alabilmek, sizleri daha iyi tanıyarak ihtiyaçlarınız doğrultusunda hizmet vermek, satış, pazarlama, reklam ve tanıtım faaliyetlerimizin yürütülmesinde öncülük etmeniz, satış ve pazarlama faaliyetleri için yapılacak analizler ve profilleme çalışmalarını yapabilmemiz, sizlere daha iyi hizmet standartları oluşturabilmek, İKADAV ticari ve iş stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanması gibi amaçlarla ve her halükarda 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve ilgili mevzuata uygun olarak kişisel verilerinizi işleyebileceğimizi bilginize sunarız. 3. Kişisel Verilerin üçüncü kişilere ve yurt dışına aktarılması İKADAV, söz konusu kişisel verilerinizi KVKK’da ve ilgili mevzuatta belirtilen güvenlik ve gizlilik esasları çerçevesinde yeterli önlemler alınmak kaydıyla yurt içinde ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınması kaydıyla yurt dışında, şirket faaliyetlerinin yürütülmesi, veri sahipleri ile müşterilerimiz arasındaki iş ilişkisinin sağlanması ve/veya bu amaçla görüşmeler yapılması, hizmetler, fırsat ve olanaklar sunulması ve hizmet kalitesinin artırılması amacıyla; grup şirketlerimiz, iş ortaklarımız, iş bağlantılarımız, franchiselerimiz, kullandığımız bilişim teknolojileri gereği, yurt içinde ya da yurtdışında bulunan sunucular ve bu sunucu desteğini veren firmalar ile fiziksel server ve/veya bulut hizmeti aldığımız yurt içi/yurt dışı kişi ve kurumlar, İKADAV adına veri işleyen, müşteri memnuniyeti ölçümleme, profilleme desteği veren, satış ve pazarlama alanında kişisel verilerin işlenmesi gereken konularda destek veren firmalar, faaliyetlerimizin gereği anlaşmalı olduğumuz ve hizmet sunduğumuz müşteriler, tedarikçiler, denetim şirketleri veya yasal bir zorunluluk gereği bu verileri talep etmeye yetkili olan kamu kurum veya kuruluşları, bunlarla sınırlı olmamak üzere ilgili diğer otoriteler ile paylaşabilecektir. 4. Kişisel Veri Sahibinin KVK Kanunu’nun (“Kanun”) 11. maddesinde sayılan hakları İKADAV ilgili kişilerin aşağıdaki taleplerine karşılık verecektir: İKADAV’ninkendilerine ilişkin kişisel verileri işleyip işlemediğini ve hangi kişisel verileri işlediğini öğrenme, İşleme faaliyetinin amaçlarına ilişkin bilgi alma, İKADAV’nin yurt içinde veya yurt dışında kişisel verileri aktardığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kanun’a uygun olarak kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme,kişisel verilerin düzeltilmesi, silinmesi ya da yok edilmesi talebi halinde; yapılan işlemlerin, kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, işlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme ve kişisel verilerinin birer kopyasını alma. Ünvan: İSTANBUL KÜLTÜRLER ARASI DAYANIŞMA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA VAKFI Mersis No: E-mail Adresi: info@ikadav.org Posta Adresi:Kayabaşı Mah. Adnan Menderes Bulvarı Kuzey Yakası Projesi B4 Blok Kayaşehir Başakşehir - İstanbul / Türkiye
İSTANBUL KÜLTÜRLER ARASI DAYANIŞMA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA VAKFI SENEDİ Madde 1- Vakfın adı İstanbul Kültürler Arası Dayanışma Eğitim ve Araştırma Vakfı'dır. Kısa İsmi: İKADAV'dır. İşbu resmi senette sadece vakıf denilecektir. VAKFIN GAYESİ: Madde 3- Vakfın gayesi, iyiliğin egemen olması için eğitim, öğretim, sağlık, sosyal, iktisat, sanat, çevre ve kültürel alanlarda çalışmalar yapmak ve bu alanlarda projeler uygulayarak, ülkemize ve yeryüzüne nitelikli, üretken, milli ve manevi değerleri sahip, medeniyet perspektifinden hareket eden, nitelikli bireyler yetiştirerek ideal kurumların ve toplumun oluşumuna katkıda bulunacak genç, kadın, erkek insanlar yetiştirmektir. İlim, fikir, tarih, din, ahlak, dil, düşünce, edebiyat gibi sahaların öğrenilmesi ve öğretilmesi, yaygınlaştırılması yolunda çalışmalar yaparak toplumda yardımlaşma ve dayanışma ruhunun oluşması, hak ve hürriyetlerin öğretilmesi ve savunulması yolunda çalışmalar yapmaktır. Vakfımız, özelde esnaf ve iş adamları ile genelde tüm bir toplumun burada üretilen manevi değerler ve projelerle tanışmasını sağlayacak ve projelerin hayata geçmesi için gereken kaynakları oluşturacak, ülkemizde ve yedi kıtada insanlığın hizmetinde bulunacaktır. VAKFIN FAALİYETLERİ: Madde 4- 1. Eğitim faaliyetlerinde bulunur.
Her toplumun, geleneksel kültürel değerlerini özümsemiş,ortak bir gelecek idealini gerçekleştirmek amacıyla hareket eden gençlerin varlığına ihtiyaç duyduğu açıktır. Medeniyet perspektifli bu hareket, iyi yetişmiş gençlerin omuzlarında şekillenecektir. Kadim zamanlardan bugüne ve bugünden geleceğe, bu değişmez kaidenin varlığına dair tarihsel öngörüyle, sağlıklı bir gelecek inşa etmenin yolu eğitimdir. İdeal topluma doğru giden bu yolun nitelikli fertlerden geçtiğine inanıyoruz. Gayemiz okul, dershane, kütüphane, yurt, enstitü gibi eğitim ve öğretim merkezleri kurarak, bütün insanlığın hizmetinde bulunacak bir neslin yetişmesine katkı sağlamaktır. Yurt içindeki ve yurt dışındaki ihtiyaç sahibi öğrencilere ve ilmi çalışmalarda bulunanlara maddi ve manevi yardımda bulunmak, başarılı öğrencileri ödüllendirmek kuruluş amaçlarımız arasındadır.
İnsana değer veren ve insanla değer bulan bir kültürün mirasçıları olarak, genç neslin en iyi şekilde yetişmesi, yeryüzünün geleceğinin teminatıdır. Bu bakış açısına duyduğumuz inançla, kabiliyetli, maddi ve manevi değerlerinin mirasçısı ve insanlığın ortak geleceğinin inşasında yürekli gençlerin bugününe yatırım yapıyoruz. Çünkü geleceğin inşası, bugün attığımız temelle mümkün olacaktır. Vakfımız öz kaynaklarından ihtiyaç sahibi öğrencilere yurt içi / dışı burslar vererek eğitimlerine katkıda bulunacaktır. Burs şartları buradan açıklanacaktır
İnsana değer veren ve insanla değer bulan bir kültürün mirasçıları olarak, genç neslin en iyi şekilde yetişmesi, yeryüzünün geleceğinin teminatıdır. Bu bakış açısına duyduğumuz inançla, kabiliyetli, maddi ve manevi değerlerinin mirasçısı ve insanlığın ortak geleceğinin inşasında yürekli gençlerin bugününe yatırım yapıyoruz. Çünkü geleceğin inşası, bugün attığımız temelle mümkün olacaktır. Vakfımız öz kaynaklarından ihtiyaç sahibi öğrencilere yurt içi / dışı burslar vererek eğitimlerine katkıda bulunacaktır. Burs şartları buradan açıklanacaktır
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından başlatılan “İyiliğe Vakfedilmiş Hayatlar” Programının ilk konuğu Vakfımızın kurucularından ve Diyanet İşleri Eski Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç oldu.
Diyanet İşleri Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ında katıldığı programda konuşan Altıkulaç, Vakfın 1975 yılında maddi imkansızlıklar altında çok zor şartlarda kurulduğunu söyledi.
Vakfın kurulabilmesi için gerekli olan kuruluş akçesini toparlayabilme adına büyük uğraşlar verdiklerini anlatan Altıkulaç, “O gün ki tarih itibariyle kuruluş akçesinin 150 bin lira olması gerekiyordu. Kurucular olarak 150 bin lira koyabilirsek vakfı kurabilecektik. Bu parayı bulabilmek için çok uğraştık. Görev yaptığımız dönemlerde bizleri taktir eden, bizlere ‘aferim’ diyen dostlarımızla, büyüklerimizle görüşmek için birkaç arkadaşla birlikte şahsi araçlarımızla Bursa’ya gittik. Derdimizi anlattık. Bize zamanında aferim diyen insanlar birer ikişer etrafımızdan kayboldular. Bizim hesap edemediğimiz bir konu vardı, biz bir tarikatın şeyhi değildik onlarda bizim müritlerimiz değildi. Böylece eli boş döndük” diye konuştu.Ankara’ya döndüklerinde camilerde cemaatin zaman zaman içerisine para attığı kasaları düşündüklerini ve bu kasalarda biriken paraları alma girişiminde bulunduklarını dile getiren Altıkulaç,
“Camilerde yeşil kasalar vardı. O kasalar zaman zaman görevliler tarafından açılır biriken paralar sayılır zarfla bankaya yatırılırdı. Usulen yanlış olduğunu bilmemize rağmen başka bir çaremiz kalmadığı için kuruluş akçesi olarak bu parayı kullanmak istedik. Bankadan parayı sorguladık ve ihtiyacımızdan fazlaca para olduğunu öğrendik. Ancak parayı kullanabilmemiz için tüzük çıkarılması ve bunu da Diyanet İşleri Başkanının imzalaması gerekiyordu, çünkü parayı harcama yetkisi Başkanlıktaydı. Başkan talimat yazarsa bu para harcanabilirdi” ifadelerine yer verdi.
Türkiye Diyanet Vakfını kurabilmek için bu paraları kullanmaktan başka çarelerinin olmadığını o dönemki Diyanet İşleri Başkanı Lüfti Doğan’a anlattıklarını belirten Altıkulaç,
“Tüzüğü imzalarsanız sizi ipe götürmezler. Nihayetinde hayır kuruluşu Türkiye Diyanet Vakfının kuruluş akçesi olacak. Diyanet Vakfı da Diyanet İşleri Başkanlığının hizmetlerini desteklemek için kurulmuş bir vakıf olacak. Netice itibariyle dönüp dolaşıp diyanet teşkilatına dönecek bir meblağdır. Belki bir usul hatasından söz edilebilir buradan bir sorumluluk gelmez diyerek Lütfi Doğan hocayı ikna ettik ve yazıyı imzaladı. Bu talimatla 150 bin lira bankadan çekildi Türkiye Diyanet Vakfı adına açılan hesaba yatırıldı. Vakfın kuruluşu da bu şekilde gerçekleştirildi.” şeklinde konuştu.
“Vakfı büyütebilmemiz için maddi ve manevi fedakarlığa ihtiyacımız var”
Gerek vakıftaki görevi gerekse diyanet işleri başkanlığı döneminde her daim vakfı daha ileriye taşıyabilmek için mesai harcadıklarını ve bu çalışmaları yaparken de vakıf kaynaklarını kullanmamaya gayret ettiklerini dile getiren Altıkulaç, mütevelli toplantılarını vakıfla ilgili konulara daha fazla vakit ayırabilmek için her hafta cumartesi günü yaptıklarını ve akşama kadar süren toplantılarda günlük öğünü üyelerin sırayla kendi cebinden karşıladığını vurguladı.
“Bu vakfı nasıl büyütürüz, nasıl tüm insanlığa faydalı hale getirebiliriz bunun mücadelesini verdik” diyen Altıkulaç, şöyle devam etti:
“1984 yılında Köln’de Türkiye ve Almanya’dan çeşitli derneklerin temsilcilerinin de yer aldığı yaklaşık 35 bin kişi katılımlı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin açılışında vakfı anlatırken ‘Biz vakıf parasıyla bir bardak çay bile içmeyen bir anlayışın insanlarıyız diyebilmiştim’. Elhamdülillah bu anlayışımız görev süremiz boyunca ve emekli olduktan sonrada devam etti. Bu vakfı büyütebilmek, geliştirebilmek için biraz nefislerimizden, biraz menfaatlerimizden, maddi ve manevi fedakarlıklara ihtiyacımız var. Biz elimizden geldiğince bu hassasiyette olmaya gayret ettik. Rabbim kabul buyursun. Tek hedefimiz bu kurumu büyütmek, geliştirmek, elde ettiği imkanları hizmete dönüştürerek memlekete, gençliğe, insanlığa, dine faydalı olabilmekti.”
Hiçbir zaman şahsi menfaat ve nefsani davranmadıklarını ve vakfın kaynaklarını koruma konusunda çok titiz davrandıklarını ifade eden Altıkulaç, yıllık izinlerinin büyük bir kısmını da vakfın yurt dışındaki temsilciliklerinin kurulması konusunda yaptığı çalışmalarda kullandığını vurguladı.
Doğru bulmadığı hiçbir davranış ve söylem içerisinde olmadığını, devletin ve milletin imkanlarını şahsi menfaatleri uğruna hiçbir zaman kullanmadığını dile getiren Altıkulaç, şunları söyledi:
“Bakü Devlet Üniversitesi’nde bir ilahiyat fakültesi açılması konusunda imzaladığımız protokol kapsamında 1992-93 yılı öğretim döneminde bu fakültenin öğretim görevlisi kadrosunda yer almama ihtiyaç duyulmuştu. 2,5 yıl süreyle Bakü’ye her ay gidip geldim. O yıllarda İstanbul’dan Bakü’ye Azerilerin uçağı yoktu. Bende Türk Hava Yollarının İstanbul-Bakü seferini yapan uçak fiyatlarına nispetle olağan üstü ucuz olduğu için İstanbul’da yaşıyor olmama rağmen Trabzon-Bakü seferi yapan ve Azerilere ait olan uçakla gidip geliyordum. İstanbul Trabzon arasını Türk Hava Yollarıyla oradan sonrasını Azerilerin pır pır uçaklarıyla gidip geliyordum. Bir ara Trabzon havalimanında genişleme çalışması yapıldığından Türk Hava Yollarının İstanbul-Trabzon seferlerine ara verildi. Bu durumda ya Türk Hava Yollarının pahalı olan İstanbul-Bakü uçağına binecek veya Trabzon’a otobüsle gidip Azerilerin pırpır uçağına binecektim. Ben, uçak biletini vakıf karşıladığı için vakfa fazla yük olmamak için ikinci yolu tercih ettim ve birkaç ay İstanbul’dan Trabzon’a otobüsle oradan Bakü’ye pırpır uçaklarla gidip geldim. Bu şekilde yaşamaya gayret ettik.”
Diyanet İşleri Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da, Altıkulaç’a konuşmasından ve yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ederek “Kıymetli hocam, Allah sizlerden razı olsun, Allah sizleri, bizleri hizmet edememe gibi bir duruma düşmekten muhafaza buyursun. Tecrübe kolay elde edilen bir şey değil, hele ihlas ve samimiyet olursa, samimiyet olmazsa yapılan hiçbir şeyin anlamı yok, yeter ki samimi olalım. Bunu bütün arkadaşlarımızla birlikte toplandığımız her zaman ifade ediyoruz ve her zaman hayatımızın içinde olmazsa olmaz dört kavrama dikkat çekiyorum; ihlas, samimiyet, aşk ve heyecan… Bu dört kavram kimde olmazsa o ne yaparsa yapsın yaptığının herhangi bir karşılığı olmuyor, dolayısıyla yaptığımız şeylerle söylediğimiz şeylerin mutlaka birbirine uyması gerekiyor. Cenab-ı Hak ayağımızı kaydırmasın, bizleri salihlerden eylesin. Hem bu dünyada hem de öbür dünyada istikamet üzere görevimizi tamamlamayı nasip eylesin” dedi.
Erbaş, Altıkulaç’a hediye takdiminde bulundu.
Programa, Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yöneticileri, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Kurul Üyeleri, Mütevelli Heyeti II. Başkanı İhsan Açık, Genel Müdür Vekili Mehmet Eğinç ve vakıf çalışanları katıldı.
Çanakkale Savaşında Hilal-i Ahmer
Bugünün Türk Kızılay’ı, o dönemin Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Çanakkale Savaşı’nın tüm cephelerinde ve safhalarında Osmanlı Askerlerinin yanı başında olup yaralılara şifa dağıtırken şehitleri sahiplenmiş ve milletle ordu arasındaki şefkat ve iyilik köprüsünü sürekli açık tutmuştu. Savaş sırasında yaralı Anzak askerlerine de şifa dağıtan Hilal-i Ahmer Cemiyeti, milletin merhametini düşman askerlerinden bile esirgemeyen bir hoşgörünün de timsali olmuştu.
Çanakkale Savaşı’nın tüm cephelerinde yaralı askerlerin tedavi, bakım ve sevkini gerçekleştiren Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak Türk Kızılay, hastaneleri, hasta vapurları, hemşireleri, aşevleri, çayhaneleri ile tarihi bir görev üstlenmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın etkileri ülke sınırlarında hissedilmeye başlamadan önce Hilal-i Ahmer Sıhhiye-i Askeriye ile lekeli humma ve benzeri bulaşıcı hastalıklarla mücadele için ortaklaşa faaliyet göstermekteydi. Osmanlı Devleti savaşa girdikten sonra da cemiyet Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda kazandığı deneyimleri daha ileri taşıma fırsatını elde etti. Öncelikle lazım olacağı düşünülen malzemeler ve personel temin edilmeye çalışıldı. Bu amaç için dönemin gazetelerine ilan vermek suretiyle halkın dikkati çekildi.
Yaralılar Çanakkale Cephesi’nden Vapurlarla Taşınıyor
Hilal-i Ahmer’in Çanakkale cephesindeki faaliyetleri deniz savaşının başladığı tarihin öncesine uzanır. Savaş başladığında Hilal-i Ahmer Cemiyeti Edremit ve Gülnihal vapurlarını kiralayarak hasta taşınacak hale getirmişti. Çanakkale Savaşı’nda yaralı sayısının artması üzerine İstanbul’a yaralı asker taşımakta kullanılan bu vapurlara ek olarak ise Şirket-i Hayriye’nin 60, 61, 63 ve 70 numaralı vapurlarıyla Seyr-ü Sefain’den Akdeniz vapurunu kiralayarak Kızılay sancağı altında İstanbul’a yaralı taşıdı. İstanbul’a getirilen yaralı ve hastalar buradan Hilal-i Ahmer’in hazır tuttuğu arabalarla hastanelere gönderiliyorlardı.
Cephe Gerisi Oluşturulan Hastaneler
Savaşın başladığı tarihte Çanakkale’de bulunan Kala-i Sultaniye Liva Hilal-i Ahmer Merkezi yaralılara tütün ve portakal dağıtarak işe başladı. Daha sonra merkez-i umumi (Genel Merkez) ve civar merkezlerin yardım talebi üzerine Bursa Hilal-i Ahmer Merkezinden yüz ve Aydın Hilal-i Ahmer Şubesinden yüz liranın gönderilmesine Merkez-i Umumiden müsaade edildi.
O bölgedeki sıhhi ihtiyaçların tespiti için, katib-i umumi (Genel Sekreter) 16 Martta 1915’te beraberinde levazım-ı sıhhiye ve edviye(ilaçlar) ve hastanelerin ufak tefek masraflarına yardımcı olmak üzere bir miktar nakit ile Çanakkale’ye merkez tarafından gönderildi. Bu alet ve edevat (takımlar) Çanakkale Merkezi aracılığıyla “Mecruhin (Yaralılar) Hastaneleri”ne gönderildi.
Savaşın şiddetlenmesi üzerine bilumum sıhhi malzemenin Anadolu’ya nakledilmesi ve Adapazarı civarında iki bin yataklı hastane tesisi lüzumunun bildirilmesi üzerine hemen Eskişehir’de bir merkez açılarak memurların önemli bir kısmı süratle Eskişehir’e gönderildi ve merkez ambarında bulunan levazım (ihtiyaç maddeleri) Eskişehir’e nakledilmeye başlandı. Ayrıca Adapazarı ve civarında tesisi gerekli görülen hastanelere uygun bir yer bulunması amacıyla ikinci bir heyet de o bölgeye sevk edildi.
Kara çıkartması başladıktan kısa bir süre sonra (25 Nisan) binlerce yaralı Türk askerinin İstanbul’a sevk edileceği haber alındığından Hilal-i Ahmer’den İstanbul’da hastaneler tesis etmesi talep edildi. Bu konuda Hilal-i Ahmer’in bir ön hazırlığı olmaması ve eşyasının önemli kısmının Eskişehir’e nakledilmiş olmasından dolayı zor durumda kalan cemiyet, zaman kaybetmeden girişimlerine başladı ve gelen ilk kafileyi Galatasaray ve İstanbul Mekteb-i Sultanilerine ve Darüşşafaka’ya yerleştirerek ibate ve iaşelerini (barınma ve beslenme) temin etti. O günden sonra çıkartmadan kaynaklanan kayıplar giderek arttı ve yaralı vapurları askerleri İstanbul’a aktarmaya devam etti.
Gelibolu, Şarköy ve Tekfurdağı Hastaneleri
İstanbul’da tesis edilen hastanelerin cephenin yükünü kaldıramamasından dolayı Gelibolu’da 200 yataklı bir hastane daha açılmasına karar verildi. Fakat hastanenin uçak bombaları ve bombardıman altında kalmasından dolayı Gelibolu hastanesi Şarköy’e taşınmış ve yatak sayısı 300’e çıkarılmıştı. Buna karşılık Şarköy’de gıda ve levazım temininin olağanüstü zor olmasından dolayı hastane Tekfurdağı’na (Tekirdağ) taşınmış ve faaliyet gösterdiği 8 ay müddetince bini geçen sayıda ağır yaralıyı tedavi etmişti.
Sabit hastanelerin yanı sıra cephe gerisinde Hilal-i Ahmer tarafından oluşturulan seyyar hastaneler de görev yapmaktaydı. Ağadere Mecruhin Hastanesi de, Çanakkale Muharebelerinde cephe gerisinde sağlık hizmeti veren en önemli yerlerden birisi konumunda yer aldı. 1915 yılında Çanakkale Muharebelerinin tüm şiddetine sahne olan Gelibolu Yarımadası’nda güneyden ve kuzeyden gelen yaralıların toplanma ve sevki Ağadere Bölgesi’nden gerçekleştirilmişti.
Çayhaneler
Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin, 1. Dünya Savaşı’nda gerçekleştirdiği bir diğer faaliyet alanı ise çayhanelerdi. Genel Merkez azasından Kemal Ömer Bey’in gözetiminde ve memurlardan Kenan Bey’in idaresi altında, 3 Mayıs 1915’te, bütün teçhizatı tamamlanarak açılan Sirkeci Çayhanesi yaralı taşıyan vapurlar iskeleye yanaşır yanaşmaz yaralı ve hastaları sıcak çaylarla karşıladı ve daha sonra araba ücretleri HAC’ye ait olmak üzere İstanbul dâhilindeki hastanelere sevk etti. Adı geçen çayhane açıldığı tarihten 13 Mayıs 1916 tarihine kadar 1630870 nefere çay, süt, ayran, yoğurt dağıtmış, yaralı sevkine atanan komisyonun ihtiyacı olan sedye, fener ve sair gereçler de cemiyet ambarından temin edilmişti.
Sirkeci İstasyonu’na ek olarak Haydar Paşa İstasyonunda oluşturulan çayhanede, istasyona çıkıp Anadolu güzergâhına gönderilen 30,799 nefere çay ve saire dağıtılmış; görülen lüzum üzerine Derince İstasyonu’nda oluşturulan bir diğer çayhanede de bir ay içinde 9018 kişiye çay ikram edilmişti.
Yararlılıkları görülen bu çayhaneler, Çanakkale cephesinde seyyar bir hale getirilerek Soğanlıdere, Arıburnu, Anafarta ve sair mevkilere sevk edildi. Durumları son derece kötü olan askerler dağıtılan çaylardan içtikten sonra bardakları teslim etmeyerek “Hemşehri bir daha versen ya” şeklinde memnuniyet bildiren ifadeler kullandılar. Bu çayhaneler, ayrıca, hasta ve yaralı sevk eden hastane vapurlarında da oluşturuldu.
13 Mayıs 1915 tarihinden 13 Şubat 1916 tarihine kadar Çanakkale Cephesi çayhanelerinde 1059146 ve keza Gülnihal ve Şirket-i Hayriye’nin 60, 61, 63, 70 numaralı vapurlarında 137495 nefere çay dağıtıldı ki bilumum çayhanelerde toplam 1400328 bardak çay ve sair tevzi edildi ve bunun için 21005 kilo şeker ve 700 kilo çay sarf edildi.
Seyyar Aşevi ve Fırın Kuruldu
Hilâl-i Ahmer, çadır hastanelerin yanına özellikle yaralı ve sağlık faaliyetine katılan asker ile personelinin ihtiyaçları için aşevi ve fırın olarak kullandıkları çadırlar da kurmuş, burada düzenli sıcak yemek ve ekmek verilmeye gayret edilmişti. Gıda takviyesi olarak ekmek ve peksimetlerin yanında kuru incir, kuru üzüm ve portakal da verilmekteydi. Hilâl-i Ahmer hastanelerinin Çanakkale ve Gelibolu başhekimleri 8 Nisan 1915 tarihinde Sahra Sıhhiye Genel Müfettişliği’ne yazdıkları bir yazı ile cepheye Hilâl-i Ahmer aracılığı ile çok acil sabun, çorap, çamaşır ve kuşak istemişlerdi. Onların bu isteği üzerine Hilâl-i Ahmer 14 Nisan 1915’te hemen devreye girerek Çanakkale Cephesi’ne 4 bin takım çamaşır, 500 kilo sabun, 3 bin çift çorap göndermiş ve buna ilave olarak Bulgaristan’daki para ile de 2 bin adet kuşak sipariş etmişti. Ayrıca daha sonra da 2 bin kilo sabun, 4 bin takım çamaşır, 9 bin çift çorap ve 9 bin adet kuşak gönderilmişti.
Toplanan yardımlar yanında Eskişehir’deki merkez depodan alınan malzeme ve eşyaların kullanımıyla bombardımandan etkilenerek cephe gerisine mülteci olarak gelen memur ve diğer halkın yiyecek ve ikâmet konusundaki ihtiyaçları da Hilâl-i Ahmer tarafından karşılanmaya çalışılıyordu.
Esirlere Yardım: “Üsera Şubesinin Teşekkülü”
İtilaf Devletleri tarafından esir alınan Osmanlı askerleriyle muhaberatı temin etmek ve yardım iletebilmek adına Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Genel Merkez azasından Mehmet Ali ve Haydar Beylerden oluşan bir “Üsera Komisyonu” teşkil ederek hemen işe başladı. Çünkü devlet daireleri bu işle ilgilenemiyordu. Esir düşen askerlerin yakınları da Hilal-i Ahmer’den mütemadiyen malumat talep ediyordu. Çanakkale Savaşları’nın başlangıcından itibaren bu talepler gitgide arttı. Uluslararası Kızılhaç Komitesi de esir listelerinin düzenlenmesi için Hilal-i Ahmer üzerinde baskı oluşturuyordu. Nisan 1915’te, Cemiyet, İngiliz ve Fransız esirlerin listesini göndererek göreve başlamış oldu. Elde edilen listeler yardımıyla esir kartları oluşturuldu ve böylece bilgi talep edilen esirlerle ilgili künye bilgisine daha kolay ulaşılması sağlandı. Yurtdışında bulunan Osmanlı esirleri için murahhaslar gönderildi ve ihtiyaçları temin edilmeye çalışıldı.
Yabancı Esirlere Muavenet-Mektup, Para, Kitap, Paket İrsali
Kasım 1915’te yabancı esirlere mektup, para, kitap ve paket irsali konusunda Hilal-i Ahmer görevlendirildi. 1915-1918 tarihleri arası, Amerika ve Felemenk Sefaretleri tarafından Anadolu’da bulunan esirlere gönderilen toplam 8765 balya eşya ve gıda maddesi HAC aracılığıyla teslim edildi.
.........
Yedi Kıtada İyilik | İstanbul Kültürler Arası Dayanışma Eğitim ve Araştırma Vakfı
Gayemiz okul, dershane, kütüphane, yurt, enstitü gibi eğitim ve öğretim merkezleri kurarak, bütün insanlığın hizmetinde bulunacak bir neslin yetişmesine katkı sağlamaktır.